Detoksla Gelen Tatlı ve Güzel Hayat

Detoks ‘Organik anne’lik serüvenimin daha henüz anne bile olmadığım bir dönemde başladığını söyleyebilirim. 2008 yılının Mayıs ayında, Bodrum Türkbükü’ndeki detoks merkezine giderken o kısacık detoks seyahatim sonrası yaşayacağım aydınlanmadan ve benimseyeceğim yaşam biçiminden tamamen habersizdim… Sadece sıvı gıdalar ve bol miktarda besin desteği alarak, gün boyu sağlıklı yaşamla ilgili kitaplar okuyup sohbetler yaparak, kâh Türk hamamında kese ve köpük masajı yaptırıp, kâh yeşillikler içinde yoga ve meditasyon yapıp rahatlayarak, geceleri bir bebek gibi erken yatıp, sabahları çalar saat olmaksızın kuş sesleri ile uyandığım, huşu içinde geçen dört gün, insanlık için küçük, ama benim için çok büyük bir adım oldu. Orada yaşadıklarımı, duyduklarımı, sonrasında da okuduklarımı ve artık istisnasız bir şekilde uyguladıklarımı sadece kendime saklamam mümkün değil, zira ne kadar uzatmaya çalışırsak çalışalım yine de ‘kısa’ ve ‘yarım’ kalan hayat yolculuğunda her şey paylaştıkça güzel ve anlamlı. Arınarak, vücudumuza giren gıdalar konusunda bilinçlenerek, hayata pozitif bakarak, kısacası kendimizi önemseyerek nasıl daha sağlıklı, güzel ve dinç kalacağımızı, genç görünmeye devam ederek ‘yıllanacağımızı’, gelin hep birlikte inceleyelim…

Detoks Nedir?

Modern yaşam içerisinde farkında olarak ya da olmayarak bedenimize aşırı yükleniriz, soluduğumuz hava, içtiğimiz su, yediğimiz işlenmiş gıdalar, yaşadığımız stres vücudumuzda pek kolay atamayacağımız toksik birikim oluşturur. Hastalıklardan korunmak, gençlik enerjimizi ve görünümümüzü uzun yıllar devam ettirebilmek için bedenimizdeki bu toksik birikimi dışarı atmamız gerekiyor.

Neden Detoks?

Daha sağlıklı bir yaşam tarzına adım atarken, bu yeni döneme uzmanlar eşliğinde hazırlanan ve uygulanan 4 günlük ya da bir haftalık bir detoks programıyla başlamak, insanın ihtiyaç duyduğu o motivasyonu sağlamakla kalmayıp, özellikle de fazla kilolarla mücadele etme gibi bir gayret içinde olanlara hızlı bir başlangıç yapma fırsatı sunuyor. Toksinlerden en etkili biçimde arınabilmek adına düzenli bir şekilde detoks programlarını uygulamanız gerekir. Uzmanlar eşliğinde hazırlanan detoks programı yalnız bedeniniz üzerinde değil bütünsel bir yaklaşım ile zihnin ve ruh üzerinde de yoğunlaşır. Detoks programını harfiyen uyguladıktan sonra sadece bedenen değil zihnen de farklı hissediyorsunuz. Detoks kanın temizlenmesini ve temiz kanın organ, hücre ve dokuları beslenmesi ve onarmasını sağlıyor. Detoks sonrası bir yandan enerji artışı yaşarken, yaşadığınız yeterlilik ve iyilik hissi, daha iyi uyku, sabah dinçliği, kolay konsantrasyon ve kolay hatırlama, zihin açıklığı ile birlikte daha dengeli ve düzenli bir bedensel ve ruhsal yaşamın kapılarını aralıyorsunuz. Detoksla güçlenen ve zindeleşen vücudumuz için daha az enfeksiyon, daha güçlü bağışıklık sistemi, daha az mide, bağırsak ve kalp sorunu, daha sağlıklı ve genç bir deri, daha sağlıklı saçlar ve tırnaklar anlamına gelen yepyeni bir dönem başlıyor…

71wUgCf5WRL._SL1182_Detoks Nasıl Yapılıyor?

Birbirinden farklı birkaç program olmakla birlikte benim uyguladığım özellikle toksinlerinden arınmak ve kilo vermek isteyenler için uygun olan meyve ve sebze suyu kürüne dayalı bir sıvı detoks programı idi. İçerdiği kalın bağırsak terapisi ve çok özel besin destekleriyle çok etkili arınma ve yenilenme sağlayan bir detoks programıydı. Program boyunca ‘shake’ olarak adlandırılan çeşitli karışımlardan (detoks katkı maddeli meyve ve sebze sularının karışımları) ve beslenmemiz için gerekli mineralleri ve sağlığımız için faydalı besinleri sıvı olarak aldık. Katı bir şey yemememize rağmen açlık hissetmedim çünkü gün boyu tüketilen özel karışımlar doygunluk hissi veriyordu. Kür boyunca taze sebze ve meyve suları, bitkisel çaylar ve lezzetli, minerallerce zengin sıcak çorba içtik. Benim favorim ise ara ara ‘shot’ olarak kafaya diktiğimiz yemyeşil renkte ve buram buram kesilmiş çim kokan buğday çimi suyu idi.

Detoks, bir nevi oruç tutup vücuda ve sindirim sistemine bir dinlenme şansı tanıyor aslında. Bağırsakların iç mukozası kendini onarıp yenilerken, karaciğer günde 3-6 kere sindirim ile uğraşmadığı için dinleniyor, pankreas da insülin üretmediği için dinleniyor, yemek, içecek ve solunum yolu ile yeni toksinler girmediği için vücuttan eskileri atılıyor ve doğal detoksifikasyon yolları nefes, yoga, sauna, masaj, kolema/lavman ve kese/kuru fırçalama ile uyarılıyor.

Program sonunda ödem ve toksinlerden arınmış, temiz organlara ve pırıldayan bir cilde sahip, adeta yeniden doğmuş bir Deniz’dim. İşte belki de bu yüzden program sonunda kendinizi hiç olmadığınız kadar zinde hissediyorsunuz. Hatta kendimi açıklanması ve anlatması zor bir coşku ve mutluluk sarhoşluğu içinde bulmuştum. Bir an Istanbul’daki yaşamımı unutup, ‘Biz iyiydik burada böyle, hep burada kalalım’ diye de aklımdan geçirmiştim dönüş yolculuğu yaklaşırken… Ayrıca 4 günün sonunda tartıda 3 kilo daha eksik çıkmayı da başarmış olmamın da haklı gururunu yaşıyordum!

Detoks Sonrası Genel Kurallar

Tabii herşey detoks programına katılmakla bitmiyor, bilakis, dönüşüm yolculuğu detokstan dönüp de fanustan çıktığınız, gerçek hayatla yeniden yüzleştiğinizde başlıyor. Bu yeni yaşam tarzının da kendine göre ‘kanunları’ var. Ve detoks programına katılmasanız bile bu ‘kanunlar’a uyarak çok daha sağlıklı bir yaşam tarzına geçiş yapabilirsiniz.

  • Her zaman mevsiminde, taze, işlenmemiş, organik ürünleri tercih edin.
  • Sebzeleri mümkün olduğunca çiğ tüketin, mesela ıspanağı ya da semizotunu pişirmek yerine salatasını yapın.
  • Pişirme yöntemi olarak kaynatmak yerine buharda pişirmeyi ya da az miktar yağ ile granit ya da seramik tavada pişirmeyi tercih edin. Kömür ateşinde pişmiş etler, sebzeler her ne kadar lezzetli olsalar da kanserojen olabiliyor.
  • Çizilmiş teflon tava ve tencere asla kullanmayın.
  • İşlenmiş, konserve, kutulanmış, hazır yiyecekleri diyetinizden çıkarın.
  • Acıkmadan yemek yemeyin, masadan hafif aç kalkın.
  • Acıktığınızda ilk olarak bir bardak oda sıcaklığında alkali su için.
  • Meyve sularını taze sıkılmış olarak için.
  • Yemişleri kavrulmamış, tuzsuz olarak tüketin.
  • Kafein tüketimini en aza indirin.
  • Alkol tüketimini minimuma indirin.
  • Sigarayı bırakın.
  • Kimyasal içerikli hiçbir ürünü tüketmemeye özen gösterin.
  • Aluminyum esaslı maddelerden uzak durun ( aluminyum kağıt, tencere, deodorantlar, vb).
  • Sentetik kıyafetler giymeyin.
  • Cep telefonunu mutlaka kulaklıkla kullanın. Ayrıca cep telefonuna yapıştırılan ve zararlı elektromanyetik dalgaları emen aparatlardan edinin.
  • Uykunuzu ihmal etmeyin, gecede 7-8 saat deliksiz uyku lazım.
  • Yatak odanızda manyetik/ elektronik dalga yayan aletler bulundurmayın.
  • Kıyafetlerinizi kuru temizleme yerine doğal bazlı malzemelerle yıkamayı tercih edin, eğer sadece kuru temizleme oluyorsa, aldıktan sonra torbasından çıkararak iyice havalandırın.
  • Ruhsal detoks icin çok yorucu olmayan egzersiz, açık havada yürüyüş, yoga, pilates, meditasyon yapın.
  • Ayda bir hamama gidin, kese yaptırın, haftada bir masaj yaptırıp vücudunuzu

Su

Su, detoksun ve genç kalmanın en önemli iksiri. Ama her su değil; PH değeri yüksek, tükettiğimiz asitli gıdaların vücuttaki olumsuz etkilerini dengeleyecek ve hücre yenilenmesini hızlandıracak, iyonize, alkali su en ideali. Alkali su, normal içme sularına oranla yüksek antioksidan etkili. Tadı ve içeriği normal sudan farklı olan alkali su hücrelerimize daha kolay ulaşır. PH 8 – 8,5 olan su, hastalıklara direnç kazanmakta en büyük yardımcıdır.

Bunun bir makinesi var, PH değeri 10 olan, iyonize, mikro su üretiyor. Bir çeşit filtre gibi, ama çok daha detaylı. Bu makinelerden edinemiyorsanız, piyasada satılan şişelenmiş sulardan PH degeri 8 ve üstü olan suları bularak, bunları tercih edin…Alkali suyu evde kolayca yapmak da mümkün. Alkali su elde etmek için 2 litre suyun içine 1 yemek kaşığı kadar karbonat koyduktan sonra karbonat eriyene kadar iyice karıştırın. Gün boyunca hazırlamış olduğunuz bu alkali suyu için. Bir bardak suya 1 tatlı kaşığı veya 1 yemek kaşığı doğal elma sirkesi koyarak da alkali su hazırlayabilirsiniz. Suyun oda sıcaklığında olması gerekir. Bir bardak ılık suya yarım limon suyu katarak da suyun alkali özellikte olması sağlanabilir. Suya biraz limon kabuğu rendelemek suyun kalitesini artırır.

Suyu aç karnına, yemek aralarında, oda sıcaklığında tüketin. Yemeklerden yarım saat önce ve bir saat sonra içebilirsiniz. Güne iki bardak, az miktarda limon ya da elma sirkesi damlatılmış, ılık su ile başlayın. Günde en az üç litre yüksek PH’li su için. Suyunuzu taze nane yaprakları, dilimlenmiş limon ya da salatalık ile içimi daha keyifli bir hale getirebilirsiniz.

himalayan-salt-featured-imageTuz

Hazır yiyeceklerin içinde yer aldığından, farkında olmadan, ya da kendi elimizle yemeklerimize ekleyerek, ihtiyacımızdan kat kat fazla tuz alıyoruz. En kötüsü de sofra tuzu tabir edilen, bir sürü kimyasal işlemden geçmiş, rafine edilerek ağartılmış olan formatı. Rafine edilmemiş, hiç işlem görmemiş tuz tüketmeye çalışın. Tercihen Himalaya tuzu ya da saf deniz tuzu (Ak- tarlardan bulabilirsiniz). Himalaya tuzu çok değerli bir mineral yapıya sahip, çünkü 250 milyon yıl önce dünyadaki ilk denizlerin tuzu. Himalaya Dağları’nın eteklerinde hiç bozulmadan, kirlenmeden korunmuş. Aşırıya kaçmadan sofra tuzu yerine kullanılacak bu tuzun içinde vücudumuz için son derece faydalı 84 farklı element bulunuyor…Ben minik bir kavanoz içinde çantamda taşıyorum.

Şeker

Hayatımızdan tamamen çıkarmamız gereken şeker formu ‘rafine edilmiş’ şeker. Aşırı şeker tüketimi iç organlarımızı yoruyor, şişmanlığa ve erken yaşlanmaya yol açıyor. Şeker ihtiyacını karşılamanın en iyi yolu taze meyveler yemek. Eğer mutlaka ilave şeker kullanacaksak, doğal ve bitkisel bazlı tatlandırıcılar tercih etmeliyiz. Agave nektarı, hurma şurubu ölçülü miktarda kullanılabilir.

Bir de Manuka balı adında antiseptik özelliği olan bir Yeni Zelanda balı var, şifalı olan bu balı ilaç niyetine, kışın tüketebilirsiniz.

Aspartame, sakarin ve benzeri her türlü kimyasal tatlandırıcıdan, bu tür tatlandırıcılar ile hazırlanmış yiyecek ve içeceklerden uzak durmaya çalışalım. Kanserojen oldukları, Alzheimer, Parkinson, MS, epilepsi gibi birçok hastalığa yol açtıkları yönünde güçlü hipotezler, hatta bilimsel araştırma sonuçları var.

coconutbutterYağ

Hayvansal yağları minimuma indirmekte büyük fayda var. Bitkisel yağlar içinde yer alan margarin zaten yıllardan beri kara listede, çünkü doğada olmayan, tamamen sonradan ‘yaratılmış’ ve bir çok işlemden geçerek üretilen bir yağ türü. En iyisi soğuk sıkma yöntemi ile ısıya maruz kalmadan, mekanik yöntemlerle üretilen zeytinyağı. Zeytinyağını pişirmede kullanmak içindeki besin değerini azaltıyor. Bu yüzden sebzeleri haşladıktan sonra zeytinyağını soğuk olarak eklemek en iyisi. Ve tabii zeytinyağını salatalarla tüketmek…Organik olursa daha da iyi… Diğer faydalı yağlar: Keten tohumu, susam ve hindistan cevizi yağı…Çörekotu yağı da Omega 3 açısından son derece zengin, tadı keskin olduğu için lor peynirine ekleyip tüketilebilir.

Et-Süt

İnek, koyun ve tavuk etleri, sütleri ve peynirleri, antibiyotik ve büyüme hormonlarını vücudumuza taşıyor. Organik bulabiliyorsanız inek, koyun ve tavuk etlerini organik tüketin; şarküteri ürünlerinden uzak durmaya çalışın, zira bu ürünler nitrat gibi birçok zararlı kimyasallar içeriyorlar. Protein ihtiyacınız için taze, çiftlik üretimi olmayan deniz balıklarını tercih edin. Özellikle de Omega 3 açısından zengin olan ve kalp sağlığı için çok yararlı olan somon balığı. Pişirmesi de oldukça kolay; yağ da kullanmanıza gerek yok. Süt ve peynir için keçi ürünlerini tercih edin, zira keçiler hâlâ geleneksel usüllerle yetiştiriliyor ve keçi sütü inek sütüne nazaran daha az alerjen, bu nedenle tercih sebebi oluyor.

celery-juice-glassSebze – Meyve

Bol bol sebze ve meyve tüketin ama mevsiminde ve mümkünse organik olanları satın alın. Meyveleri aç karnına yeyin, asla yemekten sonra degil. Maksimum fayda için her seferde en fazla iki değişik çeşit meyve tüketin. Özellikle yeşil olan sebzeleri, çiğ olarak yemeyi tercih edin. Mutlaka çok iyi şekilde yıkayın, böcek ilacı gibi kimyasal kalıntılardan arındırın. Bir katı meyve-sebze sıkacağı alarak sebze ve meyvelerle birbirinden keyifli karışımlar yaratın. Her gün aç karına bir büyük bardak için.

Fikir vermesi açısından benim de denediğim ve sevdiğim sağlıklı karışımlar şunlar:

  • Kereviz-salatalık-zencefil-limon
  • Kereviz-havuç-elma
  • Kavun-kereviz-zencefil
  • Havuç-brokoli-kereviz-maydanoz
  • Domates-havuç-maydanoz-brokoli
  • Havuç-marul-kereviz-şeker pancarı

Salatalarda açık renkli marul ya da ‘atom’ salata yerine roka, ıspanak, su teresini karıştırarak bir ‘süper yeşil karışım’ yaratın. Baklagilleri filizlendirerek salataların üzerine ekleyip ‘canlı’ formda tüketin. Fakat soya genetik değişime uğradığından soya yerine organik maş fasulyesi, alfalfa, buğday, mercimek tercih edin. Filizlendirmeyi çok basit bir şekilde, üstü tülbentle örtülmüş bir cam kavanoz içinde, kendi evinizde de yapabilirsiniz. Günde beş öğün meyve ya da sebze tüketin.

Unlu besinler

Tam tahıllı besinleri, aşırıya kaçmadan ve yağsız tüketin. Kahvaltıda bir dilim, kızarmış, tam tahıllı ekmek; haftada bir ya da iki kere tam buğdaydan hazırlanmış yağsız makarna, esmer pirinçten, esmer bulgurdan ya da frig bulgurundan pilav gibi…Unlu, glutenli besinlere alternatif olarak kinoayı da tercih edebilirsiniz. Son yıllarda ülkemizde temin etmek de mümkün kinoayı.

YabanmersiniAntioksidan besinler

  • Buğday çimeni suyu: Kanı temizlemek, güçlendirmek için içilen buğday çimeni suyu, taze organik klorofil içerir. Hücre yenilenmesi için gerekli tüm aminoasitleri, mineralleri, vitaminleri barındırır; aktif enzimlerle doludur. İdeali aparatlarını alıp evde üretmek ve her gün taze taze iki bardak içmek (50-70 ml). Mucizevi bir besin; hücre yenilenmesi için bire bir.
  • Nar: Harika bir antioksidan kaynağı, ama paketlenmiş suyunu değil, kendisini tüketin.
  • Siyah üzüm: Kuru halde daha da yüksek antiok- sidan içeriyor
  • Kara erik: Kuru halde daha da yüksek antioksi- dan içeriyor.
  • Beyaz Çay
  • Rooibos Çayı
  • Yeşil Çay
  • Brokoli
  • Yaban Mersini
  • Böğürtlen
  • Kiraz
  • Kivi
  • Ispanak
  • Kırmızı Biber
  • Brüksel lahanası
  • Ton balığı (taze, konserve değil)
  • Ceviz, badem, fındık (tuzsuz, kavrulmamış)
  • Domates
  • Ayçiçeği/ kabak çekirdeği
  • Karpuz
  • Havuç

Antioksidan Destekler

Vücudumuz için gerekli, hatta kimi zaman hayati oranlarda almamız gereken vitamin, mineral ve amino asitleri maalesef her zaman doğal yollardan almamız mümkün olmuyor. Bazen yeterli derecede sebze ve meyve tüketmediğimizden, bazen vücut için fayda sağlayacak miktarlarda besin almamız gerçekçi olmadığından, bazen de vücuda fayda sağlayan maddeleri normal yollardan tüketemediğimiz için besin takviyelerini günlük yaşantımızın bir parçası haline getirmek büyük fayda sağlıyor. Yalnız, takviyeler de özelliklerine göre değişiyor. Boya, şeker, koruyucu, katkı maddesi ve kimyasallar içermeyen, vejetaryen, doğal ve organik olan markalar tercih edilmeli.

Uzmanlar tarafından antioksidan etki için tavsiye edilen günlük dozlar şöyle:

  • A Vitamini : 7,500- 10,000 IU
  • Beta karoten: 7-15 mg
  • C Vitamini: 1-2 g
  • E Vitamini: 400-600 IU
  • Koenzim Q10: 100-200 mg
  • Alfa lipoik asit: 100-150 mg
  • Çinko: 15-30 mg
  • Krom: 200 mcg
  • Kalsiyum: 500-1000 mg
  • Magnezyum: 150-200 mg
  • Glutatyon: 500 mg
  • Selenyum: 100-200 mcg
  • Genistein: 100-200 mg
  • Daidzein: 100-200 mg

Tabii bu destekleri mutlaka doktorunuza danışarak ve doktor kontrolünde almanız çok önemli.

Spor

Trambolin, vücudumuzdaki 75 trilyon hücrenin aynı anda ve eşit oranda çalışmasını sağlayarak daha güçlü, daha esnek ve daha zayıf olmanın en etkili yolunu sunuyor. Küçük, ev tipi, alçak bir trambolinle yapılan hareketler, bir çeşit hücresel masaj sağlıyor ve bu da kan dolaşımını hızlandırırak, kan damarlarını açıyor.

Benim en sevdiğim spor ise her zaman yürüyüş…Açık havada, tempolu bir saat sabah yürüyüşünü hiçbir şeye değişmem 🙂

Kendi deneyimimden yola çıkarak hazırladığım bu yazı umarım size de ilham verir…Mutlu, sağlıklı, zinde bir kış mevsimi diliyorum herkese…