Dünyayı Kurtaran Çantalarla Yaşasın Tohumlar!

Çantanız boş durmasın, doğaya destek olsun! NTV Yeşil Ekran’ın hayata geçirdiği sosyal sorumluluk projesi kapsamında Gamze Saraçoğlu, Gül Ağış, Nihan Peker ve Özlem Kaya’nın tasarladığı bez çantaların satışından elde edilecek gelir, Buğday Derneği’nin yerli tohumların korunması ve yaygınlaştırılması için yaptığı çalışmalara aktarılacak.

Bu sene 5. yılına giren ve ana konusu gıda olan ‘NTV Yeşil Ekran’, ünlü tasarımcılara hazırlattığı çantalarla, Türkiye’de güvenli gıdanın sigortası yerli tohumların korunması için çalışan Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin çabalarına destek oluyor. Dernek, yürüttüğü çalışmalarla Türkiye’nin kaybolmakta olan yerel tohumlarının bulunması, doğa dostu çiftliklerde ekilmesi ve hasat edilen tohumların paylaşılarak yaygınlaşmasını sağlıyor.

Gamze Saraçoğlu, Gül Ağış, Nihan Peker ve Özlem Kaya’nın tasarladığı ve tamamen doğal malzemeden üretilen bez çantalar seçili Mavi, Vakkorama ve V2K mağazalarında satılıyor. Farklı ihtiyaçlar düşünülerek iki farklı boyutta çalışılan çantaları ister alışveriş çantası ister plaj çantası olarak kullanmak mümkün. Yaz boyunca mağazalarda bulunabilecek bu iyilik dolu çantaları, ayrıca unnado.com ve idefix.com sitelerinden de satın alabilirsiniz.

Haydi, siz de bir çanta alın, Buğday Derneği tarafından yürütülen ve yerli tohumlarımızın korunmasını amaçlayan ‘Yaşasın Tohumlar’ kampanyasına katkıda bulunarak bir tohumu da siz kurtarın!

Uluslararası Ekoloji Festivali Ecofest İstanbul’u Kaçırmayın

Çevreciler yaşadı! Türkiye’de düzenlenen ilk geniş kapsamlı uluslararası çevre ve ekoloji festivali Ecofest İstanbul, 8-9-10 Haziran tarihlerinde KüçükÇiftlik Park’ta hayata geçiyor. Bir hayli renkli ve zengin içerikli bu festivalin kapsamında sebzelerle müzik yapan ünlü Viyanalı grup The Vegetable Orchestra, ABD’li şef Adam Rudolph yönetimindeki Organic Orchestra, ismini Kendin Kendini Çal’ın kısaltmasından alan beden perküsyonu grubu KekeÇa ve elektrosaz, davul, darbuka ve elektro müzikle harmanladıkları müziklerini ‘Uzay yolu oryantal müziği’ olarak tanımlayan Baba Zula‘nın konserlerinin yanı sıra atıklarla üretilen resim, heykel, müzik aleti ve enstalasyonlar, festival alanına kurulan mini ekolojik pazar, usta şeflerden sağlıklı lezzetler geçidi, çevre dostu ürünlerin sergilendiği stantlar, dünyaca ünlü ustalardan yoga ve pilates seansları, ekolojik ev, kağıt kulübe, peyzaj çalışmaları, çocuklara ve gençlere yönelik çok sayıda keyifli ve öğretici atölye ile 3 gün boyunca sürecek pek çok şenlikli etkinlik gerçekleştirilecek.

Üretimden tasarıma, gıdadan enerjiye kadar yaşamın her alanında çevre bilincini, doğa dostu ve sürdürülebilir yaşam kültürünü, ses getiren yaratıcı etkinlikler aracılığıyla geniş kitlelerle paylaşmaya yönelik uluslararası bir kültür, sanat ve sosyal sorumluluk projesi olan Ecofest İstanbul’a, İnönü Stadyumu’nun yanından Nişantaşı’na çıkan Kadırgalar Caddesi üzerindeki KüçükÇiftlik Park ev sahipliği yapıyor olacak.

Ziyaretçilerin mini ekolojik pazardan taze organik gıda ürünlerini satın alabileceği, yeme-içme alanında sağlıklı ve doğal malzemelerle hazırlanan geniş bir lezzet yelpazesinin sunulacağı, usta şeflerin ‘açık mutfak’ ve tadım etkinlikleri düzenleyeceği EcoFest İstanbul’da ekolojiyle ilişkili pek çok disiplin ve sektörden firma ve temsilci ürünlerini sergileyecek ve çeşitli atölyeler düzenleyecek. Festivalde ayrıca ekoloji temalı bir de defile sergilenecek.

The Vegetable Orchestra

Atık malzemelerle müzik aletleri yapan ve çalan İsrailli sanatçı Gil Bohadana, beden perküsyonu grubu KeKeÇa ve Gitarcafe sanatçıları üç gün boyunca Ecofest İstanbul’un gündüz programındaki müzikal etkinliklere imza atacaklar. Festival boyunca gündüz etkinliklerinin yanı sıra gece konserleri de olacak. İlk gece konseri 8 Haziran Cuma 21.30’da BaBa ZuLa tarafından gerçekleştiriliyor. İkinci gece 21.30’da sebzelerden ürettikleri aletlerle müzik yapan ünlü Avusturyalı grup The Vegetable Orchestra, üçüncü gece yine 21.30’da ABD’li şef Adam Rudolph yönetiminde sahne alan Organic Orchestra konserlerine yer veriliyor.

EcoFest İstanbul kapsamında gerçekleştirilecek bir diğer önemli etkinlik ise ülkemizde düzenlenen en kapsamlı, uluslararası yoga ve pilates organizasyonu olan ve dünyaca ünlü 16 ustanın çok özel seanslar ve atölyeler sunacağı MindBody İstanbul. Genç nesillerin ekolojinin temel kavramlarıyla tanışmaları amacıyla düzenlenen çok sayıda renkli atölye çalışması ise çocuklara, gençlere ve ailelere hitap ediyor.

8-9-10 Haziran Festival Genel Programı:

  • Her gün 10:00 – 20:00 arası:
    – Mini Ekolojik Pazar (Sebze-meyve)
    – Organik Ürün Stantları
    – Farklı sektörlerden çevre dostu ürün sergileri
  • Her gün 10:00 – 24:00 arası: Sağlıklı gıdalardan oluşan yeme-içme stantları
  • Her gün 08:00 – 20:00 arası: MindBody İstanbul Yoga ve Pilates Seansları (MindBody İstanbul bileti ile)
  • Gün boyu festival alanına yayılan dinletiler (Gitarcafe)
  • Çevre dostu ürün ve uygulamalarla ilgili farklı sektörlerden atölye ve seminerler
  • Şişli Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü’nden atölye ve sunumlar
  • Şişli Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü ve Tiyatro Alkış katkılarıyla “Ben Çöp Değilim” adlı tiyatro gösterimi
  • Açık Mutfak ve Tadım Etkinlikleri (İdil Şanal)
  • Eko-Karavan: Kendi yaşam alanı enerjisini rüzgar, güneş ve hidrojenden karşılayan aracın sergilenmesi
  • Atıklarla Enstrüman Yapımı Atölyeleri (Gil Bohadana)
  • Sebze ve Meyvelerle Müzik Aleti Yapımı (The Vegetable Orchestra)
  • Kâğıt Atölyesi: Geri Dönüşümlü Kâğıt Yapımı ve Tasarım (Lale Çavuldur)
  • Atık kâğıtlardan üretilen “Kâğıt Kulübe” sergisi
  • KeKeÇa Beden Perküsyonu Atölyesi
  • Exitcom Recycling, ezici biyodizel firmaları ve TAP Derneği’nden çeşitli etkinlik ve sergiler
  • BUĞDAY Derneği sunumları, ÇEKÜL Oyun Atölyeleri ve TEMA etkinlikleri
  • BMX Akrobasi Yarışması ve diğer bisiklet etkinlikleri
  • Dünyaca ünlü hocalardan gün boyu Mindbody İstanbul Yoga ve Pilates seannsları. Mindbody İstanbul seminerleri: Tantrik Felsefe & Ayurveda (MindBody İstanbul bileti ile)
  • Puf Puf Heykeller Çocuk Atölyesi (Meriç Akdiş)
  • Yağmur Böreği – Tohumdan Sofraya Yemek Atölyesi (Olcay Bingöl, Ayfer Yavi)
  • Akıllı Atıştırmalıklar Çocuk Atölyesi (Dilara Erbay Buğdaycı)
  • Ayrıca; Ekolojik enstalasyonlar, Eko-Art sergileri, güne yayılan dinleti ve gösteriler, seminerler, ücretsiz yoga ve pilates sunumları, eko-kozmetik etkinlikleri, DJ performansları, sivil toplum buluşmaları, interaktif ekolojik ve müzikal uygulamalar, çocuklar için oyunlar, etkinlik ve sergiler 3 gün boyunca şenlikli festival alanında ziyaretçilerin ilgisine sunulacaktır.

Bisikletle gelenler ve bir refakatçi eşliğinde gelen 18 yaşından küçükler festivale ücretsiz katılabilecek. 

Festival biletleri Biletix‘te satılıyor.

Adam Rudolph Organic Orchestra

Homeopati Okulu: Sağlığın Doğası ve Homeopati

Buğday Derneği, Kaz Dağları’ndaki Çamtepe Ekolojik Yaşam Kültürü Merkezi’nde doğa ve çevre dostları için birbirinden keyifli atölyeler düzenliyor. Benim de daha önce duyurduğum, Kompost Atölyesi, Doğa Gözlem Okulu gibi ekolojik yaşam meraklıları arasında heyecan uyandıran etkinliklerden sonra, şimdi sırada Homeopati Okulu var.

31 Mayıs – 3 Haziran 2012 tarihlerinde gerçekleştirilecek Homeopati Okulu’nda eğitmen Uzm. Dr. Günnur Başar, katılımcılara homeopatinin kısa tarihini, ilkelerini, işleyiş mekanizmasını anlatacak, 50 acil durum remedisini tanıtacak ve remedi bulma egzersizleri yaptıracak.

HOMEOPATİ ile Şifa: İyileşme Krizi

Homeopati, 300 yıl önce kurucusu Dr. Hahnemann’ın da belirttiği gibi hastaya tanı ya da tedavi için hiçbir şekilde “zarar vermeden”, yalnızca hastanın sözel hikayesine başvurularak uygulanan, tümüyle doğal yöntemleri kullanan holistik (bütüncül) bir tedavi sistemi. Genellikle daha ileri bir tetkik ya da inceleme gerekmezken, yurt dışında çok yaygın olarak kullanılan homeopati ilaçları da önemli bir meblağ tutmuyor.

Homeopati her türlü fiziksel rahatsızlıkta kullanılabildiği gibi, ciddi kronik hastalıklarda, ruhsal bozukluklarda ve modern tıbbın hastalık kabul etmediği ya da çaresiz kaldığı aklınıza gelebilecek her türlü sorunda başarıyla uygulanmakta ve bu başarısı bilimsel yöntemlerle de kanıtlanabilmekte.

Homeos (benzer) ve pathos (hastalık) kelimelerinin birleşmesinden oluşan Homeopati, belirtileri bastıran değil tedavi eden bir yöntem. Remedi adı verilen ve tedavi için kullanılan karışımlar, sağlam kişilerde oluşturdukları semptom tablosu için hastalıklarda şifa aracı oluyor.  Hastalık belirtisi olarak gördüğümüz şeyler aslında hastalıkla savaşan bedenin yarattığı değişiklikler. Geleneksel tıp, teşhisten tedaviye giderken, bir hastalık tablosundaki bu belirtilerin tümüne bir hastalık adı koyarken, homeopati bu belirtileri herkesin kendine özgü bedeninin savunma belirtileri olarak kabul ediyor.

Homeopatik ilaçlar, akut hastalıktan doğal iyileşme biçimine benzeyen bir etkiyle iyileştiriyorlar. Önce, hasta bütün hastalık belirtilerini göstererek hastalanıyor. Buna “iyileşme krizi” adı veriliyor. Sonra, bir zamana yayılan iyileşme süreci içinde hastanın her türlü hastalığı iyileşiyor ve yeterli doz alınmışsa hasta ömür boyu aynı biçimde hastalanmıyor. Bu tedavi edici, kalıcı etki, homeopatide çoğu zaman tek doz ilaç kullanımı ile sağlanıyor.

Bedeni, bir makine gibi parçalara ayırıp tamir edilmesi gereken organları, önce hastalık isimleriyle etiketleyen, daha sonra da değiştiren ya da ilaçlarla baskılayan modern Batı Tıbbı’nın aksine, her hastaya hak ettiği özeni ve saygıyı gösteren, onu “hastalık yolculuğu”ndan yaşama dair daha bilgili, daha bütüncül çıkarmayı hedefleyen homeopati, bu gün Dünya Sağlık Örgütü’nce de tanınan, dünyada Batı Tıbbı’ndan sonra en fazla sayıda hastaya ulaşan, en yaygın alternatif sağlık sistemi olarak biliniyor.

Uzm. Dr. Günnur Başar Hakkında:

1987’de Ege Tıp fakültesinden mezun oldu. 1992’de Aile Hekimliği İhtisası’nı tamamlayıp Almanya’nın Köln şehrinde Genetik alanında doktora yaptı. Türkiye’de ve yurtdışında çeşitli hastanelerde doktor olarak çalıştı. İlaç sanayiinde araştırmacı ve yönetici olarak çalıştı. 1997’den beri Psikodrama, sanat terapisi, aile terapisi, Holotropik Nefes ve Klasik Homeopati eğitimleri alarak bu konularda çalıştı. Şu anda kronik tıbbi hastalığı olanlarla gönüllü psikolojik destek grupları yürütüyor ve homeopati ve sağlık danışmanlığı ile uğraşıyor. Homeopati Derneği bünyesinde kurslar veriyor ve Kültür Üniversitesi Psikoloji bölümünde Sanat Terapisi dersleri veriyor.

Katılım Ücreti:

Eğitim, öğle yemekleri ve Seçkin Motel’den Çamtepe’ye ulaşım KDV dahil toplam 700 TL. Buğday Derneği üyeleri için indirimli ücret 625 TL.

Konaklama:

Katılımcılar Seçkin Motel’de konaklayacaklar. Seçkin Motel’de 4 gece konaklama oda-kahvaltı 200 TL, yarım pansiyon 300 TL (çift kişilik odada kişi başı ücret). Çalışmanın yapılacağı Çamtepe’ye transfer sağlanıyor. 31 Mayıs’ta başlayacak çalışma için 30 Mayıs Çarşamba günü 12.00′den sonra istediğiniz saatte Seçkin Motel’e giriş yapabilirsiniz. Farklı bir yerde konaklama seçeneğiniz de mevcut.

Ulaşım:

Katılımcıların, Küçükkuyu’ya kendi imkânlarıyla gelmesi gerekiyor. Truva, Kamil Koç, Ulusoy, Varan ve Metro Turizm’in İstanbul, Ankara ve İzmir’den otobüs seferleri mevcut.

Detaylı Bilgi, Program ve Katılım için: 


Berkay Atik

Tel: 0542 252 97 85

E-posta: info@camtepe.org

Doğa Kaşifleri Kaz Dağları’nda Doğa Gözlem Okulu’nda Buluşacak!

Çamtepe Ekolojik Yaşam Kültürü Merkezi

Bahar geldi ve doğa yeniden canlandı. Gökyüzünde, toprağın altında, ağacın üstünde, suyun içinde her yerde hayat var. Birbirinden farklı bu yaşamların izini sürmek, yeniden uyanışın tüm coşkusuna tanıklık etmek isteyen şehir insanını doğaya yakınlaştırmayı hedefleyen birbirinden ilham verici etkinliklere imza atıyor Buğday Derneği. Şimdi de doğayı keşfetmek isteyenleri Kaz Dağları’ndaki Çamtepe Ekolojik Yaşam Merkezi’nde 18-20 Mayıs 2012 tarihlerinde düzenleyeceği Doğa Gözlem Okulu’na çağırıyor dernek.

Katılımcılar üç gün boyunca doğayı kendilerine rehber edinerek durmaksızın öten kuşları dinleyecek, bitki, böcek ve bulutları gözleyecekler. Doğa kaşifleri bir yandan gözlem becerilerini güçlendirirken doğadan örüntülerini, işaretlerini, döngülerini kendileriyle paylaşmasını isteyecek, doğadan ilham almış şiir ve edebiyat eserlerini dinleyerek kendi doğa güncelerini oluşturacaklar.

Doğa Gözlem Okulu’na katılanlar ister şehirde, ister kırda olsunlar, doğaya daha yakından nasıl bakabileceklerini görecek, beş duyularıyla doğayı keşfedecekler: İzleyecek, dinleyecek, koklayacak, tadacak ve hissedecekler… Gözlem becerilerini güçlendirmek için düzenlenen okulda kuşları dinleyecek, ağaçlara sarılacaklar. Gök atlas kullanarak yıldız kümeleri, bulutsular ve gökadaları izleyecekler. Doğanın ve ayın takvimini takip edecek, doğanın döngüleri üzerine sohbet edecekler.

Doğadan alınan ilhamla şekillenmiş farklı yaşamlar da olacak okulda. Matsuo Başo’yla haiku kuracak, Leopold’la toprak gibi düşünmeyi öğrenip, Hikmet Birand’la Ankara Çiğdemleri’ne selam gönderecekler.

Program:

18 Mayıs Cuma

10.00 – 12.00 Doğanın Örüntüleri – Güneşin Aydemir

12.00 – 13.30 Yemek

13.30 – 15.00 Beş Duyuyla Doğa: İzlemek, Dinlemek, Koklamak, Tatmak ve Hissetmek – Burcu Meltem Arık

15.30 – 17.30 Doğa Gözlemi ve Doğa Güncesi – Burcu Meltem Arık

18.00 – 19.30 Yemek

21.00 – 22.30 Doğa Gözlemi ve Edebiyat: Hikmet Birand’ın Ankara Çiğdemi yazısı, Aldo Leopold’un Toprak Etiği yazısı – Burcu Meltem Arık

19 Mayıs Cumartesi

07.30 – 09.30 Kuş Gözlemi ve Kahvaltı – Bahtiyar Kurt

10.00 – 12.00 Doğanın Şiiri: Haiku – Burcu Meltem Arık

12.00 – 13.30 Yemek

13.30 – 15.00 Doğa Takvimi ve Doğaya Uygun Yaşam – Güneşin Aydemir

15.30 – 17.30 Bitki ve Böcek Gözlemi – Burcu Meltem Arık

18.00 – 19.30 Yemek

21.00 – 22.30 Gökyüzü Gözlemi – Çağlar Püsküllü

20 Mayıs Pazar

07.30 – 09.30 Sessiz Yürüyüş

10.00 – 12.00 Doğa Tarihi – Güneşin Aydemir

12.00 – 13.30 Yemek

Ulaşım: 

Katılımcıların Küçükkuyu’ya kendi imkânları ile gelmesi gerekiyor. Truva, Kamil Koç, Ulusoy, Varan ve Metro Turizm’in İstanbul, Ankara ve İzmir’den otobüs seferleri  mevcut. Bunun yanı sıra Borajet Havayolları’nın Sabiha Gökçe’nden ve Ankara’dan Edremit/Burhaniye Havalimanı’na uçuşları bulunuyor.  Edremit- Küçükkuyu arası yaklaşık yarım saat. Uçak veya otobüs biletlerinin en kısa zamanda alınması tavsiye ediliyor.

Katılım ücreti:

Üç gece tam pansiyon konaklama dahil 520 TL, Buğday Derneği üyelerine 495 TL.

Detaylı bilgi, program ve katılım için: 


Berkay Atik  0542 252 97 85, www.camtepe.orgberkay@bugday.org

Organik Anne’nin Gözünden ‘Figen Batur ile Organik Sohbetler Kanyon’da’ Etkinliği

Organikanyon, yaklaşık iki senedir her Cuma günü Kanyon’da kurulan, doğrudan üreticiden gelen sertifikalı organik ürünlerin sunulduğu ve aradığınız bir çok organik sebze-meyveyi bulabileceğiniz, küçücük, sevimli bir organik pazaryeri. İki yılın ardından yenilenen yüzüyle takipçilerinin karşısına çıkacak olan Organikanyon’un yenilenmesini duyurmak üzere, geçtiğimiz Cuma günü Kanyon’da ‘Figen Batur’la Organik Sohbetler’ etkinliği düzenlendi. Organik Anne’liğe soyunup, bir gün öncesinden haberini aldığım bu etkinliğini kaçırmak olmazdı. Küçük adamım Batu ve anneannesini de yanıma katıp, geçen yaz hemen hemen her Cuma alışveriş yaptığım Organikanyon’un yolunu tuttum.

Etkinlik duyurusunda seyahat ve gusto yazılarıyla tanınan Figen Batur’un ev sahipliğinde Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Güneşin Aydemir ve moda tasarımcısı Dilek Hanif’in konuk olacağı belirtilmişti. Oraya vardığımda ise, benim Istanbul’daki bir numaralı lezzet durağım Kantin‘in yaratıcısı ve şefi Şemsa Denizsel ve Türkiye’nin ilk diplomalı kadın aşçısı Ceren Büke’nin de olması tatlı bir sürpriz oldu. Dilek Hanif ise henüz ortalarda yoktu. Beni esas hayrete düşüren ise iki elin parmakları kadar dahi olmayan izleyici sayısıydı. Bu duruma çok fazla takılmayıp etkinlik için mutfak tezgahı havasında hazırlanmış olan ve tasarımı ‘organik sohbet’ konseptiyle son derece uyumlu standın karşısındaki izleyici bölümünde yerimi aldım.

Genel anlamda sıcak, samimi ve keyifli geçen bu sohbetten aldığım notlarla başlayayım…

Güneşin Aydemir, Buğday Derneği Başkanı

Kendini ‘doğa korumacı’ olarak tanımlayan Güneşin Aydemir, Buğday Derneği‘ne gönül vermeden önce, ilk olarak kuş gözlemciliği yaparak doğayı koruma yönünde ilk adımlarını atmış. Ardından Türkiye Tabiatını Koruma Derneği, Akdeniz Foku Araştırma Grubu, Doğal Hayatı Koruma Derneği gibi dernek ve sivil toplum örgütlerinde çalışmış. Şu an Buğday Derneği başkanlığının yanı sıra Yeşil Atlas’ın editörlüğünü ve Atlas Dergisi’nin doğa konuları danışmanlığını yürütüyor ve Kazdağları’ndaki Çamtepe Ekolojik Yaşam Merkezi’nin enstitüleşmesi için çaba gösteriyor. Kendi ifadesiyle ‘yaşama merakla bakarken cevabını aradığı en büyük soru her yönüyle yok etmeden yaşamanın yolları üzerine.’

Soldan sağa: Şemsa Denizsel, Figen Batur, Ceren Büke, Güneşin Aydemir

Bu sohbet esnasında ise şunları vurguladı:

– GDO, hibrit tohum ve atalık tohum konusunda kavram kargaşası var. Bunların her birifarklı şey ifade ediyor. Çoğu zaman hibritle GDO karıştırılıyor.

– GDO, laboratuvar ortamında, domates ve balık gibi genetik yapısı farklı olan iki farklı canlı türünün istenilen özelliklerinin bir araya getirilmesiyle oluşan yeni bir canlı türü. Doğal yapısında olmayan bir geni aktarıyorlar. Doğal sürece bir müdahale yapılıyor. Gerçek manada yarattığı hasarı göremiyoruz. Ciddi sonuçları olacak. Hiçbir şekilde tasvip etmiyor.

– Hibrit tohum, bir tarım ürününün renk, lezzet, dayanıklılık gibi belirli bir özelliğinin öne çıkmasını sağlamak için, sürekli olarak bu yöndeki tohumların seçilip ekilmesiyle ortaya çıkan tohum. Burada da bir insan müdahalesi var ama GDO’daki gibi biyolojik bir müdahale değil. Hibrit tohumlar biyoçeşitliliği azaltıyor, mahsülleri standartlaştırıyor.

– Hibrit tohumlar meyve ve sebzeleri mevsimi dışında yiyebilmeyi de sağlıyor. Oysa yazın doğal olarak yetişen meyve ve sebzeler vücudu soğutur, serinletir, bunları soğuk kış aylarında yemek sağlıklı değil.

– Biyolojik, ekolojik, organik aynı anlamı taşıyor ve Türkiye’de tanımı net olarak kanunla yapılmış olan tek kavram. Bunun dışında kalan geleneksel, doğal, köy usulü gibi tanımlar muğlak.

– ‘Organik ürünler niye pahalı?’ sorusuna cevabı başka soruyla vermek gerek: ‘Konvansiyonel ürünler niye bu kadar ucuz?’

– Organik sertifikasyonun bir bedeli var ve tüketici bu bedeli ödemek zorunda.

– Organik tarım konvansiyonel tarımdan daha verimsiz değil ama üretim hacmi az, daha az alana ekim yapılıyor. Organik meyve bahçelerinde dalları kıracak kadar çok ürün veren kayısı ağaçları görmek mümkün.

– Ekolojik tarım dünyada biraz endüstriyelleşmeye başladı ama yine de şu anda en adil sisten bu.

– Organik meyve ve sebzeler de seralarda mevsim dışında yetiştirilebiliyorlar ama bu tarım doğa dostu değil, doğaya uyumlu değil.

– Türkiye’de toplam 13 organik pazar var, 7’si Istanbul’da ve bunlardan 4’ünü Buğday Derneği koordine ediyor. Bu pazarlar Şişli, Kartal, Beylikdüzü ve Bakırköy’de.

– Tüketicinin organik pazarının gelişmesi konusunda büyük sorumluluğu var. Tüketici mevsimi dışında yetiştirilen ürünü talep etmezse, satın almazsa o ürün üretilmez. Paramızla kimi destekleyeceğimiz konusunda doğru karar vermeliyiz.

– Toplum destekli ekolojik tarım yurt dışında yaygınlaşıyor. Çiftçilerle doğrudan anlaşarak kendi meyve ve sebzenizi yetiştirtiyorsunuz. O çiftliğe gidip kalabiliyor, hasada katılabiliyorsunuz. Türkiye’de de bu tip tarım başladı.

– Türkiye’de tüketici olarak çiftçiye nasıl destek olacağımızı bulmamız lazım.

Şemsa Denizsel, Kantin Restoranın Sahibi ve Şefi

Alaylı bir kadın şef. Bence alanında Türkiye’nin en iyilerinden biri. 2000 yılında Nişantaşı’nda kurduğu Kantin isimli restoranının aynı zamanda şefliğini de yürütüyor. Kantin’de taze, mevsiminde malzemeler kullanarak lezzetin odak noktasında tutulduğu yemekler pişiriyor. Basit ama mutlaka kendine özgü bir yanı bulunan yemeklerini Yeni İstanbul Mutfağı olarak tanımlıyor. Kantin’in değişken, mevsime ve malzemeye göre hareket eden mönüsünde kışın domates, patlıcan gibi yaz sebzeleri bulunmuyor. Şemsa Denizsel’in kişisel blog’u Kulaktan Dolma Tarifler‘i büyük bir ilgiyle takip ediyorum.

Şemsa Denizsel organik sohbet esnasında özetle şunları söyledi:

– Son zamanlardaki tutkusu ekmek yapmak. Son 1 yıldır ekşi maya ile kafayı bozmuş şekilde ekmek yapıyor.

– 2010 yılının Aralık ayında kendi ekşi mayasını yapmak üzere harekete geçiyor. 2011’in Şubat ayında kendi ürettiği ekşi maya ile ilk ekmeğini üretiyor. Blog’unda ekmek serüveninin güncesini tutmuş.

– Çeşitli denemelerden sonra en iyi sonuç veren un tespit ediyor: su değirmeninde çekilen yerli tohum Kars buğdayından yapılma un. Kantin’in ekmekleri bu un ve kendi ürettiği ekşi maya ile yapılıyor. Katkısız, el işi, gerçek ekmek. Çok da iddialı: Istanbul’un en iyi ekşi ekmeği bu.

– Geçen seneden beri peşine düştükleri Kars’ın yerli buğdaylarından kavılca (kabulca, kablıca, gernik de deniyor) Anadolu’nun en eski buğdayı.

– Ekşi mayanın yaşatılması, beslenmesi gerekiyor. Yazın Kantin 2 hafta kapandığında eksi maya Şemsa Denizsel’le birlikte tatile gitmiş.

– Kantin’in ekşi ekmeğini alt kattaki dükkanda satıyor. Telefonla ayırtmak mümkün, kurye ile eve de yollayabiliyorlar.

– Kantin’de Eskişehir’in yerli tohumundan üretilmiş sertifikalı organik domates kullanıyor. O domates gelmeden domates salatası yapmıyor ‘dükkanında’.

– Eskiden pazarlarda bostan ürünü satılırdı, şimdi pazarcılar da mallarını halden alıyorlar. Pazar geleneği çıktı hayatımızdan. Şimdi organik pazarlar sayesinde tekrar hatırlıyoruz.

– Dünyada gıdayı 6 şirket yönetiyor, onlar ne istiyorsa onu yiyoruz.

– Çocuklar artık limonatanın limondan yapıldığını düşünmüyor bile. Onlar için limonata kutuda bir içecek. Çocuklara limonatanın topraktan, ağaçtan yetişen limonlarla yapıldığını öğretmek, hatırlatmak lazım.

– Türkiye’nin en büyük süpermarket zincirlerinden biri Lüfer Koruma kampanyasına ‘ben katılmam, sarıkanat satarım’ dedi. Lüfer artık yok. Büyük bir markette sarıkanata lüfer etiketi koyup kilosunu 60 TL’den satıyorlar.

Ceren Büke, Aşçı ve Yemek Yazarı

Türkiye’nin ilk ‘okullu’ kadın aşçısı. Sorbonne’u bırakıp Cordon Blue’de aşçılık okuyarak Türkiye’ye dönmüş. Mehmet Gürs ile birlikte açtıkları Downtown döneminin en sükse yapan restoranlarından biriydi. Ceren Büke bir dönem Doors Group bünyesindeki Vogue, Da Mario gibi gözde restoranların şefliğini yürütmüş. Bir çok yemek kitabı var.

Ceren Büke bu etkinlikte Figen Batur’la birlikte ev sahibi konumundaydı.

Konuklara ve izleyicilere hemen oracıkta nefis bir salata hazırladı. Organik malzemelerle hazırlanan,  bu tazeleyici salatanın içinde şunlar vardı:

  • Çiğ enginar, ince plakalar halinde kesilmiş
  • Taze kuşkonmaz, buharda pişirilmiş
  • Çiğ kabak, çok ince dilimlenmiş
  • Taze rezene, ince doğranmış
  • Limon kabuğu
  • İzmir tulumu
  • Sızma zeytinyağı – limon sosu

Ceren Büke salatada bir tür yabani kuşkonmaz olan tilkişenin kullanılmasının daha iyi sonuç vereceğini söylese de bence salatadaki kuşkonmazlar gayet lezizdi.

Dilek Hanif, Moda Tasarımcısı

Sohbete biraz gecikmeli dahil olan Dilek Hanif modacı kimliğinden ziyade sağlıklı ve organik yaşam ilkelerine sıkıca bağlı olan, fit ve güzel bir ‘ünlü’ sıfatıyla bulunuyor gibiydi orada. İki kızının doğumundan sonra her sene artan bir şekilde sağlıklı beslenme konusunda bilinçlendiğini belirtti.

Dilek Hanif’in söylediklerinden öne çıkanlar şunlardı:

– Sağlıklı insan saçından, teninden, görüntüsünden belli oluyor.

– Sağlıklı yaşamak için hayatımızın kurgusunu doğru yapmalıyız. Hanif, evindeki yardımcıyı bile eğitiyor bu konuda.

– Disiplinli bir şekilde bedenimize iyi davranmalıyız. Bu bizim vazifemiz.

– Tekstilde de organik ürünler var. Organik bir ürünü teninizde hissettiğinizde, o ürünün keyfini aldığınızda diğerlerini istemiyorsunuz artık.

– Keşke tekstilde malzemeler hep doğal olsa, polyesterler kullanılmasa.

Saat 12.00’de başlayan sohbet, saat 13.30 gibi, planlanandan biraz daha erken bitti. Sohbetin ardından yenilenen Organikanyon’a uğradım. Standların yeni tasarımı, meyve, sebze ve diğer ürünlerin yerleşimi çok güzel olmuştu, benden tam puan aldı. Sebze ve meyvelerdeki çeşitlilik iyiydi. Turfanda organik enginar, kuşkonmaz, çilek dahi vardı tezgahta.  Taktir etmekle kalmadım, hepsinden aldım.

Düşünceler, İzlenimler…

Güzel, doyurucu bir sohbet oldu. İkram edilen sızma zeytinyağı ve Kantin’in ekşi maya ekmeği ile Ceren Büke’nin orada hazırladığı salata enfesti. Ama ufak tefek eleştirilerim de yok değil. Keşke konuklar izleyicilere sırtını dönerek oturtulmasaydı da , sırtlarını değil yüzlerini görebilseydik. Organikanyon’un yenilenmesi vesilesi ile organize edilen etkinlikte Organikanyon’dan hiç bahsedilmedi. Organikanyon’da yenilikle birlikte nelerin değiştiğinden bahsedilebilir, orada satılan organik ürünlerin nerelerden tedarik edildiği güzel bir hikaye ile anlatılabilirdi. Böyle bir sohbetin ardından, geriye kalan yarım saatlik zamanda, oraya kadar gelmiş izleyicilerden ve duyurulduğu gibi Twitter katılımcılarından gelen sorularla, güzel bir soru-cevap kısmı yapılsaydı harika olacaktı. Katılımın son derece düşük olması organizasyonu yapanların moralini bozmuş gözükmese de bence çok daha etkili bir ön çalışma yapılabilir, organik pazarın mevcut ya da potansiyel müşterilerine bu etkinlik daha iyi bir şekilde duyurulabilirdi. Konuyla ilgili blog yazarları, özellikle de konunun en önemli takipçileri olan anne-baba blogu yazarları doğrudan davet edilebilirdi. Henüz ilk organizasyon olduğu için bu tip aksaklıklar olabiliyor, sonraki organizasyonlarda bunların giderileceğini umuyorum.

Bundan sonra her ay aynı konseptte ve Figen Batur’un moderasyonunda gerçekleşecek Organik Sohbet’leri yerinde takip etmeye, notlarımı ve izlenimlerimi sizlerle burada paylaşmaya devam edeceğim. Bir sonraki toplantının konuklarını da şimdiden merak ediyorum. Bakalım önümüzdeki ay organik yaşam hangi yönleriyle ele alınacak?

Evinizdeki Meyve Sebze Atıklarından Doğal Gübre Yapımı

Organik Anne’lik felsefesinin temelinde sadece organik ürünler tercih etmek değil, aynı zamanda çevre dostu olmak, doğaya ve ekosisteme fayda sağlayacak işleri desteklemek ve birey olarak uygulamak yatıyor. Ben de elimden geldiğince geri dönüşebilen, çevreyi kirletmeyen malzemelerden üretilmiş ürünleri tercih ediyor, çöplerimi ayırıp cam şişeleri ve plastikleri özel toplama kutularına atıyor, kağıtları biriktirip kağıt toplayıcılarının alabileceği şekilde düzenliyor, biten pilleri özel atık istasyonlarına götürüyorum. Evde oluşan çöpün büyük kısmını meydana getiren meyve ve  sebze atıklarını ise nasıl faydalı bir hale getireceğimi ise bugüne kadar bilmiyordum. Ta ki bu sabah Buğday Derneği’nden gelen bülteni okuyana kadar.

Kuruluşu 1990’lara dayanan Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği tek tek bireylerde ve bir bütün olarak toplumda ekolojik yaşam bilinci ve duyarlılığı oluşturmayı, ekolojik dengelerin geri dönüşü olmayacak hız ve biçimde bozulması sonucunda ortaya çıkan sorunlara çözüm yolları sunmayı ve doğa ile uyumlu yaşamı desteklemeyi misyon edinmiş. Yürüttüğü bir çok proje arasında %100 Ekolojik Halk Pazarları, Toplum Destekli Ekolojik Tarım (BAHÇE Modeli), Ekolojik Çiftliklerde Ziyaret (TaTuTa) ve Türkiye’nin Tarımsal Biyoçeşitlilğinin Korunması İçin Tohum Ağının Kurulması var.

Buğday Derneği şimdi de organik çöplerin toplanması, çöp kamyonlarıyla atık alanlarına gönderilmesi ve üzerinin kapanmasının doğada yarattığı tahribatın çok büyük olduğu konusuna dikkat çekiyor. Dernek yetkilileri bu konuda birey olarak birşeyler yapabileceğimizi, meyve-sebze atıklarımızdan kompost yaparak hem doğaya zarar veren atık miktarımızı azaltabileceğimizi, hem de toprak ve bitkilerimiz için son derece faydalı bir gübre elde edebileceğimizi müjdeliyor. Meyve-sebze atıkları, yumurta kabukları, yaprak gibi organik atıkların biriktirilerek yaşayan, doğal bir gübre haline getirilmesi işlemine kompostlama adı veriliyor. Atıkların içindeki mikroorganizmalar, oksijeni kullanarak organik maddeleri biyokimyasal yollarla ayrıştırıyor ve kompostu oluşturuyor. Kompost ve geri dönüşümlü atıkların ayrılmasıyla evimizden çıkan çöp miktarı hatırı sayılır ölçüde azalıyor.

Evlerde yemek pişirme ve pazarlardan alışveriş etme alışkanlıklarının hâlâ var olması nedeniyle, Türkiye’de çöpün %60’ını ıslak çöp oluşturuyor. Bu da kompostun yaygınlaşabilmesine olanak sağlıyor. Büyük şehirlerde bir kişi günde 1 kg çöp çıkartıyor. Oysa bu çöpün %70-80’lik bir kısmını kompostlamak ve bu sayede doğadan gelen atıkların dönüşümünü hızlandırarak bitkilerimiz için besleyici bir gübre elde etmek mümkün.

Buğday Derneği kompost yönteminin yaygınlaşması için 27-29 Nisan’da, bütünüyle ekolojik prensiplere uygun şekilde Kaz Dağları’nda inşa edilmiş Çamtepe Ekolojik Yaşam Merkezi’nde, kompost uzmanı Dr. Huriye Kara önderliğinde “Kompost Atölyesi” düzenliyor. Düzenlenecek atölyede, geniş kapsamlı kompost eğitimi verilmesi hedefleniyor. Atölye programı şehirde yaşayanların apartman bahçesinde, balkonunda kompost yapmaktan, sitelerin, yerel yönetimlerin büyük çaplı kompost projelerinin nasıl gerçekleştirilebileceğine dair bilgiler içeriyor.

Program içeriğinde ise şu konu başlıkları var:

  • Ekosistem yaklaşımı, madde, enerji ve canlı analizi
  • Besin zinciri ve temel maddelerin döngüleri
  • Doğada kompostlaşma, canlıların beslenmesi
  • İyi bir kompostçu olmaya başlamak
  • Kompost yapımının temel ilkeleri
  • Farklı kompostlama yöntemleri
  • Doğa ve tarımda kompost örnekleri gözlemi
  • Bahçe ve bostanlar için toprakta doğrudan kompostlama uygulamaları
  • Yığın yöntemi ile kompost uygulaması
  • Toprak
  • Kompost bitki ilişkileri
  • Bitkilerin temel beslenme sistemleri
  • Toprak verimliliğini sürdürmenin yolları
  • Solucan kompostu uygulaması
  • Küçük ölçek mutfak, balkon kompostu uygulamaları

Kompost yapmayı öğrenmek için baharın tüm çoşkusunu yaşayabileceğiniz, saf, tertemiz bir havayı soluyacağınız, sakin, huzurlu Kaz Dağları’ndan daha güzel bir yer olabilir mi? Nefes kesen güzellikteki doğanın ortasında, bereketli topraklar üzerinde kurulmuş Çamtepe Ekolojik Yaşam Merkezi’nde gerçekleştirilecek bu harika atölye hakkında buradan daha fazla bilgi alabilir ve rezervason yaptırabilirsiniz.